Apollo 12 Görevi: Ay’a İniş ve Zorlu Macera
Apollo 12 görevi, 1969 yılında Ay’a başarıyla iniş yapan ikinci insanlı uzay uçuşuydu. Ancak bu görev, Ay’daki hedefe ulaşmadan önce, Dünya’da hiç beklenmedik bir sınavla karşı karşıya kaldı. Fırtınalı bir Kasım sabahında fırlatılan Apollo 12, tarihe çift yıldırım çarpmasıyla geçen zorlu bir kalkışla damga vurdu.
Görevin amacı yalnızca Ay’a inmek değil, aynı zamanda daha önce Surveyor 3 isimli insansız uzay aracı tarafından ziyaret edilmiş olan belirli bir kratere iniş yapmaktı. Bu hassas planlama, fırlatma tarihini ertelemenin görev için ciddi sonuçlar doğurabileceği anlamına geliyordu. Uygun fırlatma aralığı kaçırılırsa, NASA’nın bir sonraki fırsatı beklemek için yaklaşık bir ay daha beklemesi gerekecekti.
14 Kasım 1969 sabahı, Florida’daki Cape Canaveral Üssü’nde hava koşulları son derece elverişsizdi. Gökyüzü kapalıydı, sağanak yağmur yağıyor ve yüksek irtifada güçlü rüzgarlar esiyordu. Fırlatma teknik olarak riskliydi. Ancak hem fırlatma takviminin dar olması hem de o gün orada bulunan ABD Başkanı Richard Nixon’ın bu tarihi anı canlı izleyen ilk başkan olacak olması, kararı daha da karmaşık hale getirdi. Tüm bu koşullara rağmen fırlatmadan vazgeçilmedi.
Komutan Charles “Pete” Conrad, Ay Modülü Pilotu Alan L. Bean ve Komuta Modülü Pilotu Richard F. Gordon, Saturn V roketiyle yolculuklarına başladı. Roket, fırlatma kulesinden ayrıldıktan sadece 22 saniye sonra, yere kadar uzanan bir yıldırım tarafından vuruldu.
Her şey bir anda kesildi
Bu yıldırım çarpması, aracın yakıt hücrelerini devre dışı bıraktı. Uzay aracı artık yalnızca bataryalarla çalışıyordu ve bu, sistemleri uzun süre desteklemeye yeterli değildi. Astronotların görev kaydına yansıyan konuşmaları durumu açıkça ortaya koyuyordu:
– “Bu da neydi öyle?”
– “Bir sürü şeyi kaybettim… Bilmiyorum…”
Her şey çökmüş gibi görünüyordu. Dahası, 52. saniyede ikinci bir yıldırım çarpması daha yaşandı. Kısa süre içinde yön ve hızlandırma sistemlerinin de çalışmadığı anlaşıldı. Astronotlar, uzay aracının nerede olduğunu ya da nereye doğru ilerlediğini tespit edemiyordu.
Bu tür bir senaryo için o dönemin uçuş planlarında özel bir hazırlık yoktu. Ancak görev kontrol merkezinde bulunan genç mühendis John Aaron, daha önce benzer bir güç kaybı yaşandığında işe yarayan bir çözümü hatırladı. Komuta modülünde nadiren kullanılan bir sistemi devreye almayı önerdi. Bu küçük müdahale, kısa sürede araçtaki tüm sistemlerin yeniden çalışmasını sağladı.
Yapılan kontroller, roketin herhangi bir yapısal zarar almadığını ve komuta modülündeki hasarın sınırlı olduğunu ortaya koydu. Yine de bir risk vardı: Yıldırım çarpmalarının paraşüt açma mekanizmasını etkileyip etkilemediği bilinmiyordu. Ancak bunu yörüngedeyken test etmenin bir yolu yoktu. Astronotlar bu olasılıktan habersiz şekilde görevlerine devam etti.
Sonuç olarak her şey planlandığı gibi ilerledi. Conrad ve Bean, Ay’daki Oceanus Procellarum bölgesine başarıyla iniş yaptı. Krater hedefi de tam isabetle tutturulmuştu. Üç astronot görevlerini tamamlayarak Dünya’ya sağ salim döndü.
Apollo 12, teknik olarak başarıyla sonuçlanan bir görevdi. Ancak fırlatma sırasındaki çifte yıldırım olayı, NASA tarihine hem bir uyarı hem de bir ders olarak geçti. Görev sadece Ay’a ulaşmayı değil, kalkıştan itibaren pek çok zorluğu da aşmayı gerektirmişti.